Siyonist işgal rejimi bir yandan Gazze’deki vahşi katliamı ve Filistin’in diğer bölgelerindeki saldırıları, ABD’nin tam desteğiyle sürdürürken, bir yandan da kendi geleceği açısından tehdit olarak gördüğü Suriye’nin istikrara kavuşmasını ve ayaklarının üstüne durmasını engellemek için yeniden Dürzi topluluk üzerinden fitne oyunu oynuyor. Yemen’de ABD-İngiltere ittifakıyla sivilleri hedef alan ve korkunç katliamlara sebep olan saldırılar devam ediyor. Bu arada İran’ın Bender Abbas şehrindeki bir limanda en az 70 kişinin ölümüne, 1000 kişinin yaralanmasına sebep olan, arka planı da henüz tam çözülememiş patlama oldu.
Orta Doğu olarak tanımlanan bölgede bu hadiseler ve gerginlikler sürerken, Güney Asya olarak isimlendirilen bölgede de, Pakistan ile Hindistan arasında geçmişi Pakistan’ın bağımsızlığını ilan ettiği tarihe kadar uzanan sorunun yeniden savaş endişelerine yol açan askeri krize doğru evrilmesine sebep olan önemli gerginlikler yaşanıyor.
Bu iki ülke arasında son dönemdeki krizde, Hindistan işgali altındaki Keşmir’de yer alan turistik Pahalgam kasabasında gerçekleştirilen ve bağımsız kaynakların verdiği bilgilere göre 30 civarında insanın hayatını kaybetmesine sebep olan saldırı gerekçe olarak kullanıldı. Hindistan hükümeti bu saldırının arkasında Pakistan’ın bulunduğunu ileri sürdü. Pakistan ise iddiaları reddederek kendilerinin olayla bir ilgisi bulunmadığına dair açıklama yaptı.
Ancak Hindistan yönetimi Pakistan’ın resmi açıklamasını ciddiye almayarak, bu ülkeyi tehdit eden adımlar attı. Bu arada Hindistan başbakanı Narendra Mondi’nin güvenlik kurumlarının ileri gelenleriyle ve askeri yetkililerle bir araya gelerek Pahalgam saldırısına cevap verilmesi için kendilerine “operasyonel özgürlük” verdiğine dair haberler gündeme geldi. Pakistan’ın Federal Bilgi ve Yayın Bakanı Attaullah Tarar da bu konuda güvenilir istihbarat yoluyla bilgi aldıklarına dair açıklama yaparken, herhangi bir saldırıya kararlı bir şekilde cevap verileceğini vurguladı.
Bu arada Hindistan yetkilileri tarafından yapılan açıklamalarda sınır bölgelerinde, Hint askerleriyle Pakistan askerleri arasında çatışmalar meydana geldiğini ancak herhangi bir kayıp olmadığını iddia ederken, Pakistan hükümeti çatışma iddialarını yalanladı.
Hindistan içindeki bütün şiddet olaylarından sonra bu ülkedeki siyasi yönetimin, Pakistan’ı hedef göstermesi ve sorumlu tutması artık alışık olduğumuz bir gelenektir. Dolayısıyla her şeyden önce bu konuda inandırıcılığını tamamen kaybetmiştir. Çünkü Hindistan bu türden hadiselerin tümünü Pakistan’ı suçlamak ve sıkıştırmak, ona baskı uygulamak amacıyla istismar etmeyi tercih etmektedir. Oysa Hindistan içinde yaşanan şiddet olaylarının, eylemlerin çok farklı sebepleri bulunmaktadır. Dolayısıyla bütün bu olayların sebebini teke indirgeme imkânı bulunmuyor.
Keşmir üzerindeki Hindistan işgalinin bu iki ülke arasında sorun oluşturan önemli hususlardan biri olduğu biliniyor. Ancak Pakistan’ın bu meseleyle ilgili karşıt tavrını, bölgedeki turistik bir kasabada şiddet eylemini planlayarak veya destekleyerek ortaya koyabileceği iddiası tutarlı değildir. Bu konudaki tavrını şiddet eylemlerine destek vermek suretiyle gösterseydi en azından askeri bir hedefin vurulmasını planlamayı tercih ederdi. Dolayısıyla olayla Pakistan’ın ilişkilendirilmesi stratejik açıdan tutarsız olduğu gibi, iddiayı destekleyen gerekçelere ulaşılması için yeterli çalışma yapılmadan sıcağı sıcağına suçlama yapma yoluna gidildiği anlaşılıyor. Bu tavır, Hindistan’ın bu türden olaylarda Pakistan’ı hedefe yerleştirme geleneğiyle ilişkili olarak değerlendirildiğinde amacın suçluyu bulma değil, suçu bulmuşken onu peşinen suçlu kabul edilen tarafın sırtına yüklemek suretiyle değerlendirme olması ihtimalinin daha yüksek olduğu neticesine varılabilir. Hindistan’ın Pakistan’la arasındaki sorunu çok soğutmamak için zaman zaman bu türden gerekçelerle ısıtma ihtiyacı duyduğunu dikkate almamız bu kanaati daha da güçlendirir.
https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/ahmet-varol/pakistan-hindistan-gerginligi-48792.html