Dünya tarihi, farklı uygarlık ve medeniyetlerden birçok şahsiyetin hayat hikayesi ile doludur. Bunlardan kimisi bulundukları toplumlarını adaletle idare edip kendi zamanında takdir, kendisinden sonran rahmetle yad edilmişler. Kimisi de yaşadıkları zamanda zalim diktatör oldukları için toplumda sevilmedikleri gibi, ölümünden sonra da nefret ve lanetle anılmışlar. Şu veya bu şekilde olan iradeleri güçlü bu insanlar sürekli dünya haritasını yeniden çizerek stratejik güç dengelerini değiştirmişler. Bu değişiklik ya gösterdikleri adalet ve insani değerler sayesinde husnen ya da ellerine geçirdikleri insan ve silah gücüyle kerhen gerçekleştirmişler. Bunları iki ana hat özerinden bir okumayla denge değiştirmelerini anlamamız mümkündür. Bu şahsiyetler toplumlardan ya can alarak ya da değerler sistemi açısından ölü olan toplumlara can vererek mümkün kılmışlardır.
Bu bağlamda imparatorlar, fatihler ve inkılapçılar şeklinde tasnif etmemiz yanlış olmaz. Böylece bu liderlerin bazı ortak noktaları olanlar olduğu gibi, birbirine tamamen zıt özellikleri taşıyanlar da vardır. Zorba olanların insan kanı üzerine bina ettikleri hakimiyetlerin nihayi hedefteki maksadı kibir ve gururun zirvesi vardır. Fatih ve inkıIapçı şahsiyetlerin insani değerleri topluma kazandırmak için canlarını feda etmeyi ibadet bilenlerin nihai maksadı bir olamaz. Zorba ve diktatörler, hakimiyeti altına aldıkları topraklarda egemenlikleri ile sadece haritalarda bir değişikliği sağlayabilmişler. Ama fatih ve inkılapçı olanlar, haritalarla beraber gönülleri de değiştirebilmişlerdir.
Bu müstesna şahsiyetler çoğunlukla mensup oldukları toplumların yaşamında toplumsal kimliğin inşasını ya ulusal ya da inanç ve değerler üzerine inşa ederler. Böylece toplumlar; itikadi, iktisadi ve siyasi söylem ve eylemler üzerinden kendilerinden bahsettirmişlerdir.
Milletler daima kendi benliklerini tanıma ihtiyacını hissetmek mecburiyetindedirler. İnsani değer sistemini bırakıp, başka insanları taklit etmeyi bir kazanım içinde olanların, simge şahsiyetler bazen ihdas edilerek ulusal benliğin tanınmasında önemli görmek istedikleri bir şahsı araçsallaştırarak bir ulusal kimlik haline getirirler.
Ama inkılapçı ve fatih olanlar ise toplumun ulusal kimliklerini yok etmeden, onun yerine toplum inşasının en üst piramidini insani değerler sistemini getirirler. Ve bunun üzerine bir inanç ve düşünce inşa ederler.
İşte bu dahi insanlar mesela; Pers Darius, Makedonyalı büyük İskender, Romalı Jül Sezar ve Bizanslı Justinias gibi sadece dünya haritasını değiştirebilenlerdir.
Öbür yandan dünya tarihinin mübtedisi olan Adem, dokuzyüz elli yıl uyarıda ısrar eden Nuh, ateşlerin kucağında tevekkül sahibi İbrahim, Firavun zulmüne karşı toplumu değiştiren heybetli Musa, kundakta iken uyarılarına başlayan, merhamet ve sevgi abidesi olan İsa ve bedevi deve çobanlarından münevver ve çölleri Medine’ye çevirerek medeniyet kuran İlk İslam devlet başkanı Muhammed (sav) da değişiklikler yaptı. O’ kalplerden kalıplara, oradan da topluma acıma, dayanışma ve yardımlaşma üzere bir devlet kurdu. Sadece haritaları değil, fikriyatı da değiştirerek bambaşka bir ortamı topluma sunmuş ilk İslam medeniyetinin devlet başkanıdır.
https://dogruhaber.com.tr/devlet-baskani-hz-muhammed