CEMAL ÇINAR - ÜMMETİN TEZAHÜR VE TEKAMÜLÜNDE İKTİSADİN YERİ - 27 Nisan 2025 Pazar

CEMAL ÇINAR - ÜMMETİN TEZAHÜR VE TEKAMÜLÜNDE İKTİSADİN YERİ - 27 Nisan 2025 Pazar

CEMAL ÇINAR - ÜMMETİN TEZAHÜR VE TEKAMÜLÜNDE İKTİSADİN YERİ - 27 Nisan 2025 Pazar


İktisat, ümmetin tevekkün ve tekamülünün her safhasında yer almıştır. Ümmetin tezahürünün inşası olan Mekke döneminde ve tekamül ettiği Medine dönemlerinin ortak noktalarından biri de iktisattır. Bu Kur’an’la (2/219) sabittir. Kur’an-ı Kerim’de mali infakın farz oluşu, kötülüklerin anası olan içkinin yasaklanmasından ve beş vakit namazın farziyetinden öncedir.(Maide/90)

            Böylece, ümmetin ilk toplumsal sınavı imandan sonra mali infakla olmuştur. Bunun muhayyilemizde iyi bir yer alması gerekir. Bugün biz Müslümanlar olarak Kur’an’ın bu sıralamasını anlamadan, ümmetin düştüğü mali krizi anlamamız mümkün değildir.

Bu konuda bir detay dikkatimi çekmektedir: Mali konuları üç başlık altında toplamak mümkündür: Kazanmak, harcamak ve bağışlamak. İşte bir beşer üslubu içinde meseleye baktığımızda, önce malın meşru kazanma yollarının anlatılması gerekirdi. Ama Kur’an meseleye bambaşka bir kadrajdan bakıyor. İlk olarak, malı biriktirip harcamamayı yerden yere vurarak başlıyor. Bunu o kadar işliyor ki, iman ile beraber Mekki dönemin öncelikleri arasına alıyor. Bu Kur’anî işleyişi iyi tasavvur etmemiz gerekir.

Böylece iktisadı işleyen Kur’an, niçin onu verme usulünü, elde etme yönteminden önce zikretsin? Çünkü, Kur’an mal üzerindeki doğru tasarrufu, sadece onu elde etmeyle sınırlı tutmaz. Önce, onu insanın zihin dünyasında bir tasavvur inşa eder. Bu malı yardımlaşma için verme makasidini zihinlere imanla olan alakasını prensip olarak iyice yerleştirir. Çünkü kişi elindeki malı, ihtiyaçtan fazlasını vermeyi dinen ilkesel bir prensip olarak ele almasıyla çok ulvi bir değeri kabul edip içselleştirmiş oluyor. Elindekinin fazlasını vermekle yükümlü olduğuna inanan bir insanın, bir başkasının malına şu veya bu şekilde el uzatıp gasp etmesi mümkün mü?

Tarih boyu insanoğlunun en büyük sorunu mala olan düşkünlük sorunudur. Bu mal ve menfaat cazibesi insanı istikametten uzaklaştıran şeytanın en büyük tuzağıdır. Bu hal, zaman ve mekan üstü bir hadisedir.

Kur’an, bu mala bakış açısıyla, bedevi deve çobanlarından medeni idealist bir toplum inşa etti. Çünkü Kur'an temvile, tevhidi açıdan bakar. Müslümanların iktisadi gücünü, imanın toplumsal yapılanmasında temel kabul eder. Aynı şekilde İktisadi güç, zalimlerin elinde olunca küfür ve zulüm sebebi olur. Bugün ABD ve İngilizlerin desteklediği şımarık israilin soykırımında bunu net görmüş oluyoruz.

Müşriklerin kötülendiği çoğu yerlerde onların malı, kişisel menfaat ve isyan silahı olarak kullandıklarını zikreder. Aynı zamanda, Müslüman ve müminleri de vasıflandırdığında onları mal üzerindeki cömertliğiyle (İnsan-Dehr-/10, 2, 3) metheder. Zalimlerin temvildeki mukavemetini, şirk ve tuğyan olarak ele alır.

İşte insanoğlunun en zayıf noktası olan mala düşkünlüğü sebebiyle kazanma yollarından önce, mala bir bakış açısı çizmiştir. Yani ilk ayetlerle Mekke’de Müminlere iktisada bir bakış açısını çizerek, onu toplumun zihin dünyasında olması gereken yere koymuştur.

Daha sonra “Senden sorarlarsa” diyerek bir dayanışma ve yardımlaşma şeklinde infakı bir sorunun cevabına bağladı. Çünkü Kur’an’da dört ana temel konu vardır: İnanç, ibadet, ahlak ve hukuk. Mekke’de iktisadi güç müminlerin elinde iman ile ilişik şekilde işlenirken, müşriklerin elinde ise isyan sebebi gösterilmiştir.

Son olarak, iktisadın insan hayatındaki önemi ve cazibeliğinin, toplumsal sınanma sebebi olduğu hali geçerliliğini günümüzde de korumaktadır. Dünya malı ve onun cazibesi yüzünden birçok insanın istikametini kaybedebileceğini bilen Yüce Allah, insanın zihin dünyasında kalıcı bir mali tasavvuru ilk sürelerde vererek bina etmiştir.   

 

https://dogruhaber.com.tr/yazar/cemal-cinar/1418129-a