Yangınsız günleri unuttuk artık, hem de yangının her çeşidini yaşıyoruz.
Yıllardır yaşadığımız Filistin yangınımız son iki yıldan bu yana Gazze’de yürekleri sızlatan boyutta sönmeden devam ediyor. “Filan gün ateşkes olacakmış” diye bir haber okuduğumuzda bizi yeni bir korku yeni bir tedirginlik alıyor, alıştık çünkü her ateşkes haberi yeni bir saldırının yeni bir katliamın habercisidir. Bu yangını söndürememek bizim için ayrı bir yürek yangını oluyor.
Ayrıca her yıl en azından bir defa uğrak veren Kerbela yangınımızın da henüz soğumadığı günlerdeyiz. Gazze ile birlikte bir daha tazelendi Kerbela yangımız.
Ege’de Akdeniz’de ve yurdun diğer bölgelerinde sürüp giden yangınlar da en katı kalplimiz için başka bir yürek yangını oluyor. Üzülüyoruz, kahroluyoruz.
Havalar ısındıkça bizi hep bir tedirginlik alıyor, acaba nerede başlayacak orman yangınları diye gözümüz kulağımız ekranlarda oluyor. Hem sadece yaz mevsimi değil, mevsim tanımayan fabrika yangınlarından da bir türlü kurtulamıyoruz. Kısacası insanoğlunun ateşle arası hiç de iyi değil, bizi ne zaman nerede yakalayacak hiç emin değiliz.
Gelin şu rüşvet ve yolsuzlukları da bu yangınlara dâhil edelim. Zaten bu dünyada olmasa bile öbür tarafta karşımıza ateş olarak, alev olarak çıkacak. Fakat öbür tarafa varmadan önce de içinden çıkamadığımız bir yangın. Toplum olarak tepeden tırnağa öylesine kirlenmişiz ki, bilmem ki nasıl temizleniriz. Ne mutlu temiz kalabilenlere!
Acaba diyorum Gazze ve diğer mazlum coğrafyalara bir şey yapamamamızın sebebi ellerimizdekinin, ceplerimizdekinin ateş oluşundan mıdır?
Bilmem ki her yönümüzden bizi çepeçevre kuşatan bu yangınlardan nasıl kurtulabiliriz?
Biz yine de Rabbimizden ümidi kesmiş değiliz, tez zamanda bizleri bu yangınlardan kurtarıversin!
https://dogruhaber.com.tr/bir-turlu-sonmeyen-yurek-yanginlarimiz