NİMET ORBAY - –DE Kİ– - 01 Ağustos 2025 Cuma

NİMET ORBAY - –DE Kİ– - 01 Ağustos 2025 Cuma

NİMET ORBAY - –DE Kİ– - 01 Ağustos 2025 Cuma


Rahman'ın adıyla....

De ki: benim salatım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. (En’âm, 162)

Geçtiğimiz günlerde İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi mezuniyet töreninde, bir grup Müslüman öğrencinin ayetin yazılı olduğu pankartı açması üzerine, karşıt görüşten bazı öğrenciler “Türkiye laiktir, laik kalacak.” sloganları atması sonucunda belki de hafifçe uzaklaştığımız bu hakikati yeniden zikretme gereğini gündemimize  almamıza vesile oldu.

Buna mukabil faşizmin ayak sesleri tekrar kendisini hissettirdi. Malum cenahın İslam'a ait olarak gördükleri herhangi bir sembol veya eylemde benzer tepkilerle karşılık verecekleri kesin olduğundan .pekte şaşırdığımız söylenemez doğrusu.

Bununla birlikte ayeti belli bir bilinç seviyesi sonucu oraya taşıyan gençlerin yaptığı da takdire şayan bir durumdur. Her birinin alnı öpülesi olduğunu ıskalamak onlara haksızlık olur.

Bizler için yaşam mottosu olan ve kısa olmasına rağmen neyi, ne için ve nasıl yaşamamız gerektiğini 11 kelimelik bir cümle ile, sözün özünden, öte özün özü ile anlatan En’âm 162’nin zihin dünyamıza bir zikir teatisinde bulunması adına çek edilmesi gerekir.

İnsan doğası gereği aidiyet hissetmek ister ve bunun doğal bir sonucu olarak, kendisi gibi düşünen, ilkeleri, duruşu, hayata bakış açısı ve hatta ölümden sonrası ile ilgili fikir birliğinde bulunduğu bir topluluk hasıl olduğunda, bunları sembolize edecek az ve öz cümlelerle ifade etme gereği duyar.

Tam da bu olayda, ilahi olanın beşeri olana üstünlüğünü gösteren bir durum ortaya çıkıyor ki; söz konusu dava İslam ise, bu cümleleri insanlar değil Rabbimiz belirler. Şüphesiz ki insanlara bırakılsaydı, bu kadar güçlü, bu kadar ego üstü, bu kadar gerçek, bu kadar kuşatıcı ve bir o kadar yaşanası olmayacağı katidir.

“?Kul) DE Kİ; ile başlayan tüm ayetler birer inşa ayetidir. Muhatabın gönüllülüğü esastır. Mecazen: “Ey kulum, senin de rızan var ise Rabbin olarak ben seni sadece bana yaraşır kul olmakla bırakmayıp, senin de mutmain olacağın kaliteli bir yaşama hazırlayacağım ve bunun için sana gerekli parametreleri vereceğim. Elbette bunun yürünebilecek en doğru yol olduğunu sen de göreceksin.” buyrulur.

(İnne salâtî)

BENİM SALATIM;Kur’an’ın çok anlamlılık listesinin belki de en başına yerleştirilebilecek kelime ve salattır. İçinde dua, rahmet, bereket, senada bulunma, tezkiye etme, istiğfar etme, destek, tesbih ve yaslanmak gibi —her biri kendi başına birer kavram olan— tüm bu kelimeleri kapsayan salatın, Rabbimizin bizden talep ettiği formun üzerinde tedebbür edildiğinde, bir deryanın damlada inkişaf etmesi misali, Allahu a’lem, şu hakikat ortaya çıkmakta:

Ben, hayatımın tüm hücreleri ile Allah katında tek geçerli din olan İslam’ı destekleyecek, sembolize edecek, ona dayanacak, gücümü ondan alacak, eğilmeyecek, daima onu diri tutacak ne gerekiyorsa onu yapacak ve buna tüm varlığımla şehadet edeceğim.

 (Ve nüsuki)

İBADETLERİM;

nusuk özelde kurban, genelde ise Allah’a yaklaştıracak tüm kulluk amelleridir. Onun verdiği tüm nimetleri; beden, sağlık, ruh, akıl, mal, mülk, evlat, aile, zaman gibi sonsuz sayıdaki lütufları, yine ona yaklaşmak için, onun yarattıkları ile paylaşan, kalpleri yakınlaştıran tüm kurbanlarımı “Sana olan kurbiyetimi göstermek adına adıyorum”un zımnen ilanıdır.

(Vemahyâya)

HAYATIM;

 “EL-HAYY ” isminden türeyen hayat; canlılıktan ziyade bir şeydir. Her canlı hayat sahibi olmadığı gibi, her ölen de hayatını kaybetmez. Hayat; ruhen ve bedenen diri olan anlamına geldiği gibi, bazen de mesajın ve misyonun diriliği olarak anlaşılmasının, hakikat açısından bir aykırılık oluşturmayacağı kanısındayım.

Aksi hâlde geçmiş ve yakın tarihten birçok öncü şahsiyetin, bedenen aramızda olmayıp, liderlik ve örneklikleriyle sapasağlam hayatımıza sirayet eden rol model olmalarını nasıl anlamlandırabiliriz ki?

Şunu da rahatlıkla görüyoruz ki, EL-HAYY olanın “hayat” dediği olay ile bizim hayat konusundaki kabullerimiz pek de örtüşmemekte. Bir yanda nefes alıp vermeyi, gönlünce yaşamayı, har vurup harman savurmayı hayatı yaşamak olarak tanımlayanlar dururken, onun karşısında; dünyada zorluk, sıkıntı, dert, tasa, ağır imtihanların içinde, her şey her gün bir parçanızı öldürmeye kodlanmışçasına kuşatsa da sizi, gerçek hayatın, ruha üflenmiş imanın çerağı misali her daim aydınlatmakta olduğunu bilmektir karanlıkları.

(Vememâtî)

VE ÖLÜMÜM:

Kuşkusuz, hayatın ne olduğunu ya da ne olması gerektiğini bilmeden, ölümün ne anlama geldiğini kavramak ya da en azından doğru bir yere konumlandırmak namümkün görünüyor. Nasıl ki hayat sadece canlılığı kastetmiyor ise, ölüm de salt bir organizmanın çürümesi olarak değerlendirilmemelidir. Ölüm bir son değil, aksine bir başlangıçtır. Fakat başlangıcın iyi veya kötü olacağı, sizin ölüm öncesi hayatınıza bağlı gelişir.

Ne uğrunda diriltmiş ya da tüketmişseniz ömrünüzü, geçiş güzergâhından son sınır kapısına dayandığınızda, pasaport damganız ona göre basılır.

Ölümün ve hayatın iç içeliğini tüketme noktasına getiren sekülerizm, ölümün bir yenilenme, vuslata erme, sevgiliye kavuşma heyecanı ve özlemi hâlinden  uzaklaştırıp, korkulan, ürkütücü, kaçınılması mümkün olmamakla birlikte da düşüncesine dahi tahammül edilemeyen bir hâle evrilmesine neden oldu. Mezarlıklar şehrin dışına itildi. Asıl unutturulmak istenen şey, kabirlerin canlı tuttuğu, ölümün her gün bir gong sesi gibi fânî bir dünyada yaşadığımızı hatırlatmasının yankısıydı.

Gideceğin yere iman, geçtiğin yerde mutmain olmayı sağlar. Ölümü yeniden hatırlamak ve nasihatin tutmak her müminin iman vazifesidir.

(Lillâhi Rabbi’l-âlemîn)

ÂLEMLERİN RABBİ İÇİNDİR.;

Muhatabın tasdik şartı ile başlayıp varacağı adresi gösteren ezcümle bir ayet; fıtrat sözleşmesi üzerine doğduğu dünyadan öylesine değil, bir amaca binaen, yaşamın erdemini tadarak geçip giderken, vuslata ermenin hakkını teslim etmek aynı zamanda senin de rızan ve  hoşnutluğundadır.

Lakin şunu da unutma ki; her ne ile meşgulsen seni de hayatını da kayda değer kılabilecek geçer şart, tüm telaşelerinin ve aklına gelebilecek her şeyin zerreden küreye tüm âlemlerin Rabbi olan Allah için yapmandır. Sen değerlisin. Çünkü O, seni muhatap olarak seçti. İş o ki, sen de bu değerin farkına var ve hayatını heba etme, ettirme.

Hür doğan insanı kendisine köle etmek isteyen hiçbir sistem, zorba, tiran, tek bir insanın dahi bu ayetin ışığında ortaya çıkan ilkeleri özümsemesini kabul etmez. Çünkü o gün, onların bir inkılapla devrilecekleri gün olacaktır.

İşin garibi, bu ayetin künhüne Müslümanların da varmak istediklerinden emin olamamamız.

Yol belli

Yolun sahibi: El-Hâdî

Yol: Sırat-ı müstakîm

Yolda yürüyecek olanlar da yolun ve kuralların değerini bilirlerse yolun varacağı yer cennet olacaktır. en azından başlangıç için yeterli olsa gerek.

Vesselam

 

https://www.haksozhaber.net/de-ki-35746yy.htm