TAHA KILINÇ - İZDİHAR - 17 Mayıs 2025 Cumartesi

TAHA KILINÇ - İZDİHAR - 17 Mayıs 2025 Cumartesi

TAHA KILINÇ - İZDİHAR - 17 Mayıs 2025 Cumartesi


ABD Başkanı Donald Trump’ın Körfez turundan yansıyan çok çeşitli tablolarda, Ortadoğu coğrafyasının hangi istikamete doğru ilerlediğine dair dikkat çekici ayrıntılar vardı:

Bölgedeki zengin Arap ülkelerinin Amerika ve dünya sistemi ile tam bir entegrasyon içinde hareket etmek istediklerine dair kuvvetli bir niyet beyanı, bu ayrıntıların ilkiydi şüphesiz. Trump’a gösterilen izzetüikramdan imzalanan trilyon dolarlık anlaşmalara kadar, her adımda bunu görmek mümkündü. Adeta bir imparator muamelesi gören Trump, Arap muhataplarını gülücüklere ve övgülere boğmayı da ihmal etmedi elbette. Hatta dönüş yolunda şu cümleyi bile kurdu: “Ülkemiz onlara sevgi vermediği için, hepsi de sevgi açlığı çekiyordu.”

Trump’ın geleneksel folklor gösterilerinin yanı sıra -Birleşik Arap Emirlikleri’nin başkenti Abu Dabi’de olduğu gibi- saçı açık genç kızların danslarıyla karşılanması, Körfez’de devlet eliyle epeydir sürdürülen bir politikanın yansımasıydı: Katı muhafazakârlığı ortadan kaldırarak, daha liberal, Batılı ve konfor odaklı halklar yaratmak. Bilhassa Körfez’deki genç nesillerin heyecanla desteklediği bu politika, Suudi Arabistan’da geniş katılımlı konserler, festivaller, futbola ve sanata yapılan devasa yatırımlar, turizmin canlandırılması vb. şeklinde kendisini gösteriyor. Bu bağlamda İslâm öncesi unsurların da öne çıkarıldığı, İslâmî hafızada Câhiliyye dönemiyle özdeşleşen sembollerin “millî aidiyet” adına canlandırıldığı görülüyor.


Trump, başkanlık döneminin ilk cami ziyaretini de Abu Dabi’de gerçekleştirdi. Ülkenin simgelerinden biri haline gelen Şeyh Zâyed Camii’nde yetkililerden bilgi alan Trump, anlatılanlarla oldukça ilgilenmiş görünüyordu. Körfez’de inşa edilen çok sayıda yeni ve görkemli caminin ihtişamlı örneklerinden biri olan Şeyh Zâyed Camii bağlamında şu önemli sorular cevabını bekliyor: Camilerin esas fonksiyonu nedir? Söz konusu yeni camiler, halkın dindarlaşmasını mı sağlıyor, yoksa turistik birer merkez olarak mı konumlandırılıyor? Zira bu camilerde ders halklarının kurulması, etkili âlimlerin hutbe ve vaazlar yoluyla seslerini duyurması, İslâm’ın çeşitli yönlerden kitlelere aktarılması ve dinî şuurun derinleşmesine yönelik faaliyetlerin yapılması gibi noktaların eksik bırakılması gözlerden kaçmıyor.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın Trump’la resmen tanıştırılması ve Trump’ın Suriye’ye yönelik ekonomik yaptırımların kaldırıldığını ilân etmesi, ziyaretin bir başka önemli sahnesiydi. Müslüman Kardeşler Teşkilâtı, Hamas veya Nahda Hareketi gibi yapılanmalara son derece mesafeli duran Arap yönetimlerinin Ahmed Şara’ya böylesine kucak açması, Suriye için nasıl bir geleceğin öngörüldüğüne de işaretti. “Siyasal İslâmcı” addedilen söz konusu yapılanmalarla Şara ve ekibinin yakınlaşmasının önü kesmek, buradaki temel amaç. Yaptırımların kaldırılması karşılığında ABD’nin Şam yönetimiyle nasıl bir ilişki kuracağı, daha doğrusu yeni Şam yönetiminin kendisini Washington’ın çeşitli talepleri -ve hatta baskıları- karşısında nerede konumlandıracağı ise, cevaplarını yakın vadede alacağımız başlıca soruları oluşturuyor.

Tüm bu hengâmede, Filistin meselesi başta olmak üzere coğrafyanın temel ve gerçek problemlerinin hiçbir şekilde gündeme gelmemesi, Körfez’in tümüyle “refah”a odaklanması ve ABD ile kurulan çok boyutlu ilişkilerde dünyevî kârın ve karşılıklı kazançların odağa yerleştirilmesi özellikle dikkat çekiyor. Arap basınında süreçten bahsedilirken en sık kullanılan kelime “izdihar”. İngilizcedeki “prosperity”nin doğrudan karşılığı olan “izdihar”, “refah, bayındırlık, parlama, yeşerme, gelişim” gibi anlamlara geliyor. Ancak coğrafyanın belini büken büyük problemler tamamen yok sayılarak veya göz ardı edilerek hangi refahın, bayındırlığın, parlama ve yeşermenin sağlanacağı ise meçhul. Dahası, tarihî tecrübe, halı altına süpürülen krizlerin nihayetinde mutlaka daha büyük krizler şeklinde patladığını da gösteriyor.

Zengin devletler başta olmak üzere, İslâm dünyası eğer sahici sorunlarının çözümü için gerçekçi planlar üretmez ve yaraları iyileştirmeye odaklanmazsa, yaşanacak “izdihar” sadece kaos ve karmaşa sahasında olacaktır. İnanmayanlar, tarihi şöyle geriye doğru okuyup nice ibretli örneği orada görebilirler.

 

https://www.yenisafak.com/yazarlar/taha-kilinc/izdihar-4707944