Türkiye’nin hiçbir gerçek meselesi solun gündeminde yoktur. Demokrasiyle ilgili yaklaşımları, çözümsüzlüğü edebiyat yoluyla savunmaktan ibarettir. Böyle olunca da Tek partinin şeflik döneminden kurtulamıyorlar. Dayandıkları iflas etmiş, tutulacak ve tutunulacak tarafı kalmamış Kemalizm. Zulmün, katliamın. Vahşiliğin caniliğin sembolü Batı!
Uygarlık diye ezberledikleri/ezberlettikleri de uygarlık! Medeniyeti bilmeyenler çeşitli kostümlerin içinde şaklabanlık yapıyorlar. Özü, içi bozuk olanlar zaten kimlikleri-kişilikleri-şahsiyetleri olmadığı/bulunmadığı için devşirmeler. Kullandıkları “Türk” kelimesinin de içi boş. Sığındıkları Batı, çarpılmıştır. Kendi ülkesini sevemeyenler Batı uşaklığından kurtulamazlar. Aile ve cemiyet yapısı, kadının durumu, insanın bütünlüğü gibi konular, bugünkü Batı’nın ileri sürdüğü bütün görüşler akıl dışıdır. Ne yapacaklarını bilememenin şaşkınlığı içindeler. Onların hiçbir hali, yaptıklıkları dolayısıyla, bir değerlendirme örneği olamaz. Kendi kavramlarının bile içini boşaltmışlardır.
Batı’nın tutacak tarafları kalmamıştır. Varsa yoksa teknoloji. Ne medeniyet ne edebiyat ne siyaset ne felsefe ne cemiyet ne insan konularında üretebildikleri hiçbir ciddi düşünce yok. Bu dünyanın İslam’dan başka umudu yok. Biz hiçbir meseleyi sahipsiz bırakamayız.
Bütün sosyal ilimlerin yenilenmesi gerekir. “İslâmî” lafzının kullanılması da bu alanda şart değil. Düşünce alanında, fikir planında ne kadar güzel-iyi-faydalı hikmete, fazilete götüren her şeyin kaynağı İslâm’da. Bunu kabul ettiremezsiniz ama, yaptığınız izahı kabul ettirebilirsiniz! Bu mecra açılsın, arkası kendiliğinden gelecektir. Yeter ki tepkicilikle yetinme alışkanlığını (biraz da rahatlığını) artık bırakalım. Yanlış anlaşılmamalı. Söylenenler (genellikle) hep doğru. Lakin söylenmeyen doğrular da var. Ve onları yeryüzünde bizden başka hiç kimse söyleyemez.
“Sorumluluk bilinci”nin bilgisini bile veremiyoruz ki, eğitimini, duyarlılığını, öz sevgisini verebilelim. Asıl meselemizin bu olduğunu düşünemiyoruz. Düşünmeyi düşünemiyoruz. Anormalliğin kökü burada. Küreselleşme gibi yeni kavramlar çıkararak kendi kavramlarımızdan uzak tutmaya çalışıyorlar. Kendi değerlerimizle, bakış açımızla değişimi, gelişmeleri tahlil edelim. Hak ve hakikatte buluşalım. Çıkarılan sun’î krizleri hep aştık, aşarız.
Büyük çaptaki olaylarda, özü kaçırdığımızda; teferruat, aydınlığı değil, karanlığı artırır.
Amerika dünya liderliğini kendine yakıştıramadı. Takıp takıştırmak başkadır, yakıştırmak lazım. Yakıştırmak, bir “taşıma tavrı” güzelliğidir. Dünya liderliğini taşıma güzelliğinin vazgeçilmez şartı ise, vakardır, vakarlı duruş ve yürüyüş tavrıdır. O da biz de.
Anayasalar, devlete karşı milletin ve birey’in haklarını korumak için yapılır. Ama biz, milletin seçtiği iktidara karşı devleti korumak için anayasa yapmak gibi bir alışkanlığa sahibiz! Sanki siyasî iktidar, devletin dışında bir kuvvet ve kurummuş gibi.
“Hangi tedbirleri alalım da milletin seçeceği siyasî iktidarı kıskıvrak bağlayalım!” diye anayasa yapılır mı? Ne demokratik literatürde ne demokratik uygulamalarda bunun tek örneği var mı? Yoktur, çünkü aydınların ve aydın olmak konumunda bulunanların millete ve onun seçtiklerine güvenmemesi gibi garabet hiçbir demokratik ülkede olmaz, olamaz.
Hukuk idealine ve felsefesine göre hukukçular eser yazabilir, ama hakimler onlara göre değil, mevcut yasalara göre karar verir. Bizde hep yargının bağımsızlığı konuşulur. Halbuki asıl meselemiz yargının tarafsızlığıdır. Ve yargının bağımsızlığını statülerle halletmek kolaydır; halbuki hukukun tarafsızlığı “kültürel-fikrî-demokratik gelişme” seviyesinin yükselmesine bağlıdır ve gerçekleşmesi zaman ister, gayret ister, düşünce üretme cehdi ister.
İfade edemediğimiz, dile getiremediğimiz, kalbî-ruhî özümüzün hasretlerini, niyazımız kabul eyle Ya Rabbi.
Acının değil hasretin gözyaşlarıyla sana yöneldik. Yaşadığımız hayat bizim değil. Bizim olmayanı yaşamak, yaşamak değil. Ama gecenin sessizliğinde akan gözyaşları bizim, ifadesiz ve rağbetsiz kalmış aciz tefekkür çırpınışlarının iniltileri bizim, karanlıklara saldığımız sessiz çığlıklar bizim. Onların hatırına bizleri affeyle Yüce Rabbim! Bizi bizden koru. Bizi kimlik şaşkını olmaktan kurtar. Bizi şahsiyetimizle buluştur, bütünlüğümüzle ihya eyle.
https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/yasar-degirmenci/sorumluluk-bilincine-sahip-olalim-48967.html